30 Mart 2019 Cumartesi

Makyaj ve Bakım Ürünlerinde Favoriler ❤

Garnier Çift Fazlı Makyaj Temizleme Suyu: Yeni aldığım bir ürün sayılır. Önceden çift fazla göz makyajı temizleyicisini kullanıyordum, o da güzeldi fakat indirimde bulunca bunu da bir denemek istedim. Üzerinde kullandıktan sonra yağlı bir his bırakmayacağı yazıyor ama ben o şekilde yüzümde kalmasından rahatsız oluyorum o yüzden arkasından jel ile yıkıyorum. Kolay şekilde çıkarıyor makyajımı, kokusu da bir o kadar güzel çiçek gibi. Kullanırken mutluluk veriyor bana.

Note Oje (16-cinnamon): Rengine bayıldığım ve silip tekrar tekrar sürdüğüm oje. Oje için mevsim bana farketmez ama farkedenler için sonbahar ojesi olabilir. Tam bir tarçın rengi. Her şey ile uyum sağlıyor. Sadece biraz çabuk  terketmek istiyor tırnağımı bu yüzden top coat ile uyguluyorum. Kalın bir fırçası olduğundan sürümü de çok kolay bu arada.

Loreal Paris Renk Açıcı Jel: Kullanmaya başlayalı altı ay falan oldu sanırım , ama her duşta kullanmadım tabii. Güneşlenme gibi bir fırsatım olmadığı için duştan sonra sürüp saç kurutma makinesi ile saçlarımı kurutarak kullandım bu ürünü. Gayet iyi sonuç verdi. Son kuaför faciamdan sonra saçlarımı kısa kestirmiştim o çiğ sarı renk gitsin diye. O yüzden bu ürünün sonucu bana çok iyi geldi. Yavaş yavaş açtı saçımın rengini, tam istediğiniz yerde de sonlandırabiliyorsunuz böylece. Doğal bir açık kestane rengini aldı saçlarım.

Nivea Deniz İğdesi Özlü El Kremi: Bu krem ile ellerimin çok kuruduğu bir gün arkadaşım sayesinde tanıştım. Çook çok güzel kokuyor bana göre. Sürdüğümde çok hoş bir his veriyor. Çabuk emiliyor yağlı bir his bırakmıyor ve nemlendirmesi gayet iyi.  Çantamın müdavimlerinden, her an yanımda kendisi.


 Golden Rose Velvet Matte Ruj (16 numara): Hayatımın rujuuu. İlk aldığım rujlardan biri. Herkesin dudağında farklı durur tabi ama benim dudağımda koyu bir gül kurusu renginde. Sürümü kolay, aşırı bir matlıkta değil, kalıcılığı da güzel, e daha ne olsun.  Her ruj sürmek istediğimde elim bu ruja gidiyor, diğer rujların boynu bükük 👄 Bu ruju sürdüğümde birkaç kişi de sormuştu markası numarası nedir diye. Yine indirimde görürsem yedeklemek istiyorum.


Loreal Paris Elseve 3 Mucizevi Kil Ağırlaştırmayan Şampuan: Hiç inanmamıştım ama saçımın yağlanmasını az da olsa önleyen bir şampuan buldum sonunda. Normalde saçlarımı yıkamamın ikimci gününde bile yağlanmadan dolayı kullanamazken bu şampuan ile üçüncü gün bile kullandığım zamanlar oldu. Bana bir gün kazandırdı bu çok güzel. Yumuşaklık sağlaması ve güzel bir kokusu olması da cabası. Etrafımda saçlarının yağlanmasından yakınan herkese öneriyorum. Uzuun bir zaman bu şampuanı kullanacağım sanırım. 


The Balm Bahama Mama Bronzer: Bronzerı  sadece bronzer olarak değil aynı zamanda da far olarak kullandığım için bu ürünü almayı çok istemiştim aldıktan sonra da vazgeçemediğim ürünlerden biri oldu. Rengi çok tatlı bir tarçın rengi, yanakta da gözde de çok sıcak bir ton veriyor. Dağılması ve kalıcılığı da çok iyi.

Pantene Pro-V 3 Dakikada Mucize Krem: Bu ürünün verdiği yumuşaklığa hayranım. İlk kullanmaya başladığımda duşta saç diplerime de uygulamıştım fakat bunu bir süre sonra bırakmak zorunda kaldım. Yağlı bir saç tipim var ve bu ürün saçlarımı daha da yağlandırdı ve ağırlaştırdıduş sonrasında. Bu yüzden saç kremi gibi kullanmaya karar verdim sadece uçlarına kullanıyorum ve çok memnunum. Saçlarımı tararken de asla çekiştirmemi sağlıyor.


Maybelline Newyork Fit Me Concealer (10-light): Maybelline de çok sevdiğim başka bir kapatıcı vardı ama fiyatı son zamanlarda gereksiz arttığı için bu kapatıcıya geçmek istedim. Denedikten sonra ondan daha güzel olduğunu gördüm. Ben fondöten kullanmadığım için kapatıcıyı az miktarda alnıma çeneme ve burnuma da uyguluyorum. Çok doğal durmasının yanında ağırlık da yapmıyor. Rengi bana tam uyuyor. Diğer renklerine de bakmanızı öneririm.


Hoşçakalııın ❤

Mim: Bir Şehir Olsam! 🙆

   Takip ettiğim bloglar arasında sevgili Sibella'nın mimini okuyunca çok sevdim ve ilk mim yazımı da yazmak istedim.
   Sibella'nın oluşturduğu bu ilk mimi okumanız için link bıraktım bile👉Sibella'nın Günlüğü
   Şehirler insana farklı anlamlar, farklı bakış açıları ve aslında başlı başına bir hayat sunuyor.  Dolayısıyla şehirler hayatımızda, anılarımızda çok büyük anlamlar taşıyorlar.
   Hem gezmeye çok vakit bulamamaktan hem de ailemin hepsinin tek bir şehirde toplanmasından dolayı çok fazla şehir gezmedim. Ama yine de benim için anlamı olan şehirlerden bahsetmek istiyorum ben de. Hadi hemen başlıyoruum 
   
Bir şehir olsam mesela hangisi olurdum?👀

Gönen (Balıkesir): Memleketim. Ailemin ve yedi sülalesinin yaşadığı yer 😄 Burada doğum büyüdüğümden ve merkeze gerçekten uzak olduğundan Balıkesirliyim demek oldum olası tuhaf gelir bana. Uzaklarda yaşadıkça özlüyorum orayı, bu kadar sevdiğimi bilmezdim.

Tokyo (Japonya): Heer zaman gitmek istediğim ve en çok merak ettiğim şehir olmuştur Tokyo. Benzer yerler değil de çok farklı yerleri görmek istiyorum hep.

Bursa: İlk okul gezime gittiğimde tanıdım Bursa'yı. Çook büyük gelmişti gözüme. Uludağ'ını da ayrı bir severim. Balıkesirli olmama rağmen Bursa'nın bize daha yakın olması sebebiyle de ailemle sık sık gittiğimiz şehir kendisi.

Çanakkale: Her zaman sıcakkanlı, barışçıl ve sevgi dolu insanların yaşadığı bir şehir olarak canlanır gözümde. Deniz kıyısı olması da ayrı bir çekiyor olabilir beni.

İstanbul: Yoğunluğundan her zaman korktuğum şehirdir ama bir o kadar da merak ettiğim. Evet İstanbul'a gittim ama ben asıl oraya aşık olan insanların düşüncelerini merak ediyorum. Umarım bir gün ben de İstanbul'u sevme şansına nail olurum.

Bandırma (Balıkesir): Liseyi okuduğum ilçee. Rüzgarı fenadır, esip kavurur o rüzgarlı soğuğu insanı. Yine de Göktuğ ile deniz kıyısına inip bütün dertlerimizden arınmak istediğimiz çok günümüz olmuştur.

İzmir: Bu şehri sona bırakmamın sebebi hayatıma inanılmaz fazla şey katmış olması. Benim aşık olduğum şehir de burası işte.  Hayatımı, fikirlerimi, yaşam tarzımı değiştirdi en nihayetinde. Güzel ve özgür günlerimin geçtiği hala da geçmeye devam ettiği , bana kokusunu bile özlettiren şehir. Hayatınıza ve yetişkinliğinize adım attığınız şehir olurya bazıları için , o benim için İzmir işte. Bundan sonraki hayatımızı da burada geçirmek dileğimiz..❤

Bir şehir olsam İZMİR olurdum...

26 Mart 2019 Salı

Cem Adrian, Balo 💃

6'da kalktım, staja gidiyorum. En çok bu sabah istedim arabam olmasını. Ayağımda rahat spor ayakkabılarım ve gülen emojili çoraplarım, üstümde çok da dar olmayan formam ve bol ama sıcak tutan montum... Hava tam yürünesi... Buna rağmen bugün çok istedim arabam olsun🙋
Bu rahat halimle biniyim de araba kullanıyım açayım klasik müziği de. Ahh daha çok var hayallerime. Gerçi diğerlerinin yanında bu küçük bir hayal kalıyor olsa gerek. Madden büyük ama maneviyattan kaybediyor bence blog. 
     Aa dün konser bileti aldık Ezgi, Göktuğ,ben. 24 Nisan'da Cem Adrian'a doyucaz sanırım. Çokk heyecanlı olarak aldık bileti üçümüz de. Paramıza da kıyıp en önden aldık hem de. Eğlenip zıplayıp coşacağımız bir konser değil ama ruhlarımızın doyacağına eminim. Bakarsın Göktuğ ile bir şarkı arasında 'Cem abiii' diye bağırırız bilmiyorum 😜 Bağırırsak konserdekiler haricinde ilk sen duyarsın blog söz.
    Bu arada benim 13 Haziran'daki mezuniyet baloma da gidemiyoruz. Çünkü göktuğun final sınavları sağolsun bizi alıkoydu. Gerçi zıplamaya eğlenmeye içki içmeye falan filan çok can atan bir kız mısın diye sor, hayır değilim. Pek bana göre şeyler değil, sadece Göktuğ ile olacağımdan istiyordum. E o da gelemeyince 'kısmet seneye onunkine artık' demekten başka çare kalmadı. Başta bi koptum hayattan ama sonra insan önceliklerini karşılaştırınca bunlara üzülmeye yormuyor kafasını. İçki içmeyeceğim bir yere 1 gecelik 300 vermek akıl karı olmasa gerek. 
   Bir de son nöbetimden sonra uyku düzenim gitti arkasından el sallayamadım. Yine 2 buçuk saatlik uykuyla 10 saat koşturucam. Bu gece uyumam gerek artık noluyor anlamadım her şey kontrolüm dışında. 
   Neyse artık ben staja kaçıyorum, herkes için iyi bir gün olsun bugün 💓

23 Mart 2019 Cumartesi

Favori Kanall

      Youtube'ta izlediğim bir kanal önereceğim bugün. 321GO. Toplumda kabul görmemiş ya da topluma giremeyen insanlarla ya da topluma ters olan bazı mesleklerle olan röportajları içeriyor bu kanal.  Bu insanlar hakkında toplum bazında çok merak edilen sorular sunucu tarafından soruluyor. Konuk olan kişi de içinden geldiği gibi cevap veriyor. Gerek sigara içiyor gerek siyaset yapıyor gerek argo konuşuyor gerek gülüyor gerek ağlıyor. O an içinden nasıl geliyorsa o şekilde konuşuyor. İnsanlar en iyi böyle dökmez mi zaten içini. Kasıla kasıla, yanlış yapmamak için korkarak konuşan bir insanın dilinden dökülenlerin, kalbinin en dibinden gelmediğini bilirsiniz.
     Bu kanal bana oldukça samimi ve cesur geldiği için her bölümünü kaçırmadan izliyorum, hiç ilerletmeden hem de. Toplum tarafından örselenmiş insanların neden örselendiklerini az çok biliyorum fakat örselenen insanların tarafından da yeterince bakamadığımı gördüm videoları izlerken. Ne kadar bakmaya çalıştıysam da bu zamana kadar olmamış olamamış.
     Transeksüel, Feminist, Avukat, Minik insan, Ateist, Eski mahkum, Görme engelli, Eski eroin bağımlısı, Evli eşcinsel, Seksolog, Satanist. Benim izlediklerim bunlardı. İstisnasız hepsini asla ileriye almadan, her dakikasını kendimi tamamen videoya vererek, kendimi konuğun yerine koyarak izledim. Her videodan çıkardığım dersler inanılmaz büyüktü.
   Favorilerim eski mahkum, evli eşcinsel, seksolog ve avukat bölümüydü. İzlerseniz bunlardan başlamanızı öneririiim.
Kendinize iyi bakııın 💛💛
    
Dipnot: İsterdim ki feminist bölümü de güzel olsun ki insanlar yanlış feminizm algısından çıksın. Feminizmin amacının aslında kadının erkekten güçlü olduğunu kanıtlamak değil de kadın-erkek eşitliği olduğunu anlasın. Ama feminizmi anlatmak yerine dibe batıran sözde bir feminist getirmişler konuk olarak. 

18 Mart 2019 Pazartesi

Uyuyamıyorum

Uyuyamıyorum.
   Hayatım boyunca rahat bir insan olmak istedim. Neden bu kadar stres yaptığımı inan ben de bilmiyorum. Sadece bir sunumum var yarın, bu kadar. En çok ne diyebilir hoca en çok ne kadar azarlayabilir? Bunların umrumda olmamasını ve rahat bir uykuda olmak isterdim şuan. Dönüyorum dolaşıyorum aklımda hep sunum. Azarlanmaktan değil de kendime rezil olmaktan korkuyorum sanırım ben. Bölümümle ilgili her şeyi bilmem gerekiyor düşüncem beni yerden yere vuruyor böyle her seferinde. Motivasyon konuşmamı da aldım gereken yerden. İyiydim ama şimdi yine değilim. Işık hızıyla yarın olsa ve halletmiş olsam her şeyi. Uyku hala gözlerime değmediği için yarın sabahki erkenden olan başka bir dersimi de ekmeye karar verdim şimdi şuanda. Belki bu yazımı da silerim yarın, saçmalamış olabilirim.
   Yazınca rahatlarım sandım ama yok. Normal şartlarda, keşke bir şey olsa da sunum ertelense derdim fakat diyemiyorum. En son bunu dediğimde başıma gerçekten kötü bir şey gelmişti hatta bunu daha kimseye söyleyemedim ve bir daha böyle demeye hiç niyetim yok. 
Bitse de gitse.
##
Yarın biterse güncellerim burayı
##
  Stresten midemin bulandığı, başımın çatladığı bugünden sesleniyorum. Vaka sunumumu atlattım ama nasıl atlattım 😔
Hocanın sorularıyla bizi bunaltacağımı bölümü malesef ben sunuyordum dolayısıyla en çok terleyen ben oldum sanırım. Neyse ki karşımızda çok akıllı ve mantıklı bir kadın olduğundan sadece eksiklerimizi bulup bizi eğitmekle uğraştı. Yani demek istediğim bizi aşağılamadan, en saçma yerlerden vurmadan, yaka silktirmeden çok güzel öğretti her şeyi. Evet fazla eksiklerimiz vardı ama öyle güzel tolere etti ki durumumuzu bir kere daha hayran kaldım. Burdan ismini vermek isterdim ama veremiyorum, olsun o benim kalbimde 😍
  Bir dahaki vaka sunumumuza kısmet demek istemiyorum çünkü bir daha vaka sunumu sunacak olursam sunıfta kalmışım demektir. Artık bu okulu bitirip gitmek istiyorum. Nereye bilmiyorum. Ne yapacağımı da tam olarak bilmiyorum.             Ama mutlaka bitirmek istiyorum💜

9 Mart 2019 Cumartesi

Şükür

Hastanedeyken herkes hastaymış gibi, dışaarıdayken herkes sağlıklıymış gibi. O kadar garip bir duygu ki. 
Bugün bir hastanın, acılar içinde kıvranırken takati gerçek anlamda sıfırken ve her an oksijene muhtaç durumdayken şükrettiğine şahit oldum. Öksürürken, konuşurken hatta nefes alırken canı acıyordu, yüzünden okunuyordu bu. Ama o bazen inleyerek bazen haykırarak şükürler olsun allahım diyordu durmadan. İşlerimi halledip odadan dışarı attım kendimi o an, dayanamadım. Keşke dedim şuan hasta olmasaydı da mutlu olduğu bi an için şükretseydi. sonra da kendime dönüp dedim ki bugün hiç şükrettin mi sağlıklı olup burada hasta insanlara bakım verebildiğin için? 



5 Mart 2019 Salı

İnce çizgi.

Daha yeni geldim Balıkesir'den. Annemin babası olan dedemi Temmuzun sonunda kaybetmiştim. Onun tam 7. ay dönümünde de babaannemi kaybettim. 
Dedem trafik kazasından sonra 3 ay yoğun bakımda kaldı. Yavaş yavaş çöktü yüzü. Ama ölümden hemen sonrasındaki görüntüsü hala gitmiyor gözümün önünden. Yeşil gözlerinin rengi kalmamıştı. O kuvvetli, dipdiri, asla yaşını göstermeyen vücuttan geriye salmış incecik bir vücut , yer çekimine karşı koyamamış bir yüz kalmıştı. Alakasız anlarda gözümün önüne geldiğinde kendimi tutamayıp kopuyorum hayattan. Sadece Göktuğ çıkarabiliyor beni o dipten. Babaannemin vefatını da babam beni ağlayarak aradığında öğrendim. Yarıyıl tatilinde de yatağa bağımlı haldeyken evdeki hemşirelik bakımlarını gerçekleştirirken farkındaydım zaten durumunun kötüye gittiğini, dolayısıyla o kadar etkilenmem diye düşünmüştüm. Ama yaşamla ölüm arasındaki ince çizgi çok garip. Ölmeden iki gün önce telefonda seni öpüyorum iyi bak kendine dediği sesi hala kulaklarımda. İzmir'e döneceğim gün elime kendi parasından sıkıştırdığı an sanki biliyordu bir daha göremeyeceğini. Apar topar gittim Balıkesir'e ama bakamadım yüzüne o da gözümün önünden gitmez diye. Bencillik mi bilmiyorum ama inanılmaz korktum. Bir insanın sesi çıkarken bir anda çıkmaz oldu.  
Bir de babamın ağladığını ilk kez duydum. 

4 Mart 2019 Pazartesi

Çocuklar Üzerinde Uygulanabilecek Acı-Tatlı Yöntemler🙆

Kardeşimle çocukluğumuzda bize uygulanan bazı yöntemler var. Bazıları acı gerçekler bazıları da bayağı iyiymiş dedirtecek uygulamalar. Bugün bunları anlatmak geldi içimden. Anne değilim ama belki çocuğuna uygulamak isteyecek annelere bu yöntemlerle yetiştirilmiş çocuk gözüyle anlatabilirim 😄
İlki çok mantıklı ve çocuğu yemek seçen aileler için hayat kurtarıcı olabilecek bir yöntem olan aç bırakma yöntemi. Ben ve kardeşim çok yemek seçen çocuklar olmadığımız için bu yöntem bizim için sadece mantar yemeğinde uygulandı. Bir yemedik iki yemedik, üçüncüde ailem dedi ki bu böyle olmayacak biz bu çocuklara kahvaltı yaptıralım ama öğle yemeği vermeyelim akşam da kurt gibi açlık suretiyle yesinler mantarı. Öyle de oldu.  O anda onun mantar olduğunu unutup hiç mırın kırın etmeden yedik. Hatta babam dalga geçer gibi bir tabak daha ister misiniz demişti asla unutmam😔 Şuan mantarı çok sevmesem de asla yemem diyeceğim bir şey değil açıkçası.

İkinci uygulanan yöntemin bana uygulandığını 13 yaşımdayken öğrenmiştim ve şok yaşamıştım açıkçası. Ailemin her sene yaptığı doğal ve katkısz bir üzüm pekmezi var. Ama biz kardeşimle bu pekmezi severek yemiyoruz ve burun kıvırıyoruz her seferinde. Tabi bunu kabul etmeyen anne ve babam da yeni bir yöntem geliştirip pekmez şurubu adını verdikleri ve içine kendi pekmezimizden doldurulan boş şurup şişelerinden bize her sabah bir kaşık pekmez içirmeleri. Asla fazlası değil sadece bir kaşık çünkü çok pahalı diyordu annem. Biz de tamam diyorduk ve bir kaşığa tabi oluyorduk. Gerçeği anlamamamız gerekiyordu takdir edersiniz ki. Hatta şurup şişelerinin üzerindeki kağıtlar pekmez doldurulurken kirlendiği için annem kirlendikçe yeni şurup şişelerine dolduruyormuş pekmezi. Soruyorduk tabiki bunun şişesi neden değişik anne? diye. Bu yeni sürümüymüş baban bunu almış diyordu canım annem😍 evet 13 yaşıma kadar bu gerçeği bilmeden yaşadım. Öğrendiğimde de neden bu yaşıma kadar beklediniz ya arkadaşlarıma söyleseydim rezil olsaydım ne olacaktı diye azıcık kızmış olabilirim. Sonuç olarak şuan pekmezi çok seviyorum.

Üçüncü yöntem hoş olmayan bir yöntem ve hala o tadı unutamıyorum valla. Annem kereviz yemeği yapmıştı ama bize patates yemeği diye yutturmaya çalışıyorlardı birlik olup. İçinde de kereviz ve patates parçaları var. Hangisinin patates hangisinin kereviz olduğunu anlayamıyorum tabiki. Yemek müthiş kötü kokuyor bana göre bu arada. Yine de yemeye çalışıyorum, ağzıma her kereviz geldiğinde bu başka bir şey anne patates değil diyorum ama kimse beni dinlemiyor. Yemeğin patates olduğu hakkında diretiyor ve yememi istiyor tabiki. Midem bulana bulana yemiştim ama bititememiştim. Büyük konuşmak istemiyorum tabiki ama kerevizi de kolay kolay yiyeceğimi sanmıyorum bundan sonra. . Bu acı bir yöntemdi tabiki lütfen bunu uygulamasın kimse. Gerçekten aç bırakmak daha iyi bu yöntemdense. Ailem de de çok pişman bu yöntem için belirtmek istedim 😍

Belki uygularsınız ya da uygulamaktan vazgeçen aileler olur diye ve içimden bugün bu geldiği için anlatmak istedim.
Anne ve babama sevgilerle😜😚
Hoşçakalııın😇

Yaşanılası

  Allah der ki “Kimi benden çok seversen onu senden alırım”…. Ve ekler: “Onsuz yaşayamam” deme, seni onsuz da yaşatırım.   Ve mevsim geçer, ...