18 Nisan 2018 Çarşamba

Şizofreni, Münazara, Kermes, Diziler, Nefes Alabilmek 😉

     

     Uzun zamandır nerelerde olduğunu bilmediğim ve aslında peşinden de koşmadığım bir yazma hissi geldi yine.        
 Nihayet geldi.
     Bugün tam 1 ay olmuş. Bu ayın yarısında yoğundum yarısında da bomboştum ama niye yazamadım bilmiyorum. Aslında birçok şey yaptım ama yazıya dökemedim. 
     Psikiyatri stajına çıktım mesela. Hayata ve insanlığa bakış açımı çok değiştiren bir ders ve staj olduğunu söylemeliyim. Bir konuya daha olan önyargılarım parça parça dağıldı ve ben bu durumdan nasıl mutluyum nasıl mutluyum yeterince anlatamam kimseye ! 
     Stajın bir gününde iki gruba ayrılıp bir münazara gerçekleştirdik. Biz 'Şizofreni ismini şuan başka bir isimle değiştirsek, toplumun bu hastalığa bakış açısında bir değişme olmayacağı' fikrini savunduk. Karşı taraf da 'değişeceğini' savundu. Hoca konuları verirken bize verilen konuyu içimden çok istemiştim ve oldu. Grubumdakilerin isteğiyle iki sözcüden biri bendim. Konuşabildiğim kadar konuştum. Ama benim konuşma süremden sonra bir daha konuşmamın yasak olduğunu bilmiyordum ne yazık ki. Grubumdaki kişilerin  konuşmasına sıra gelince de sağ olsunlar ağızlarını bıçak açmayınca iyice yıkıldım yani. Sonunda bir kazanan seçilmedi ama eğer seçilseydi kesinlikle karşı taraf kazanmalıydı. Çünkü bana göre yanlış olan bir fikri çok güzel savundular, bu yüzden de onları tebrik etmeden duramadım zaten. Oldukça şaşırdılar tebrik etmeme, bence bu kadar şaşırılmamalıydı, hak eden bir taraf varsa bu belirtilmeliydi. Ben de bunu yaptım.
  
    "Neden isim değiştirmeye çalışmak gibi bir iş yükünün altına girelim ki. Buna harcayacağımız iş yükünü insan gücünü ya da medya gücünü neden Şizofreni ismini normalleştirmek için kullanmıyoruz. İnsanlar ancak çok fazla duyduğu hastalık isimlerine karşı ön yargılarını kırabiliyorlar. Mesela diyabet mesela hipertansiyon mesela kanser... Biz bu isimleri o kadar çok duyduk ki bunları duyduğumuzda şaşırmıyoruz artık. Şizofreniyi de böyle normalleştirmeye çalışsak daha iyi olmaz mı? Şizofreni hastalarının insanlara korku vermesinin normal olmadığını, aslında bu insanların karıncayı bile incitemeyecek bir psikolojide olduklarını anlatsak mesela, ki inanın öyleler. Medya bir de böyle konularda yazı yazmaya çalışsa... Değiştirmek yerine Şizofreni ismini bağıra bağıra üstüne basa basa söylemeliyiz ki toplum bunun bir utanç kaynağı bir tehlike kaynağı olmadığını anlasın."
  

 İşte kısaca böyleydi grubumun iki sözcüsünden biri olarak benim anlattıklarım.

      Lütfen söyleyin bana, gerçek münazaralarda da sözcü ilk konuşmasından sonra konuşamıyor mu? Yani ilk defa bir münazaraya katıldım ve bayıldım ama bunu doğru bulmadığımı söyleyebilirim. İçimde kaldı söyleyemediklerim ya. Ben de geldim Taha'nın başını yedim anlattım hepsini. İyi ki o da benimle aynı fikirdeydi, diğer fikirde olsaydı boyutlar ne olurdu bilemiyorum :D Durduramazdım sanırım kendimi 😋

DAMGALAMA, DESTEKLE!

       İzmir Şizofreni Dayanışma Derneğini de ziyaret ettik. Bu derneğe yardım adına okulda fakültemizin önünde bir kermes düzenledik. Bir başka staj grubu da piknik organize ettiler. Bu hastalarla iç içe olmak bana büyük mutluluk verdi daha önce tatmadığım. Çünkü teorik derslerden sonra yüz yüze de bu hastalığı tanıyınca kırıldı ön yargılarım. Bu mutluluğumu ve sebebini etrafımdaki herkese de elimden geldiğince anlatmaya çalıştım ki kelebek etkisiyle herkese ulaşabiliriz belki diye. Tabi ki benim anlattıklarımı hissettiklerimi önemsemeyip aynı ön yargılarla hayatına devam etmeyi tercih eden insanlar da vardı bu süreçte. Olmaya da devam edecekler.
    

                                              Kermese yardımı olan herkese tekrar teşekkürler
   
Hazırladığımız farkındalık pankartlarından birkaçı

          Sinirlendiğim ya da üzüldüğüm böyle meselelerde ben sinirlendikten hemen sonra ''Şuan bu yapılanı ben yapar mıydım?'' diye soruyorum kendime ya da ''Benim en en yakınımdaki biri yapar mıydı?''. Eğer 'yaparım veya yapar' diye cevap veriyorsam o an karşımdakine asla kötü söz söylemem ya da eleştirmeye devam etmem. Çünkü ben daha kendimi düzeltememişken, daha en yakınıma anlatamamışken doğru davranışı nasıl başkasından yapmasını bekleyebilirim ki. Taha'nın başlangıçtan beri her tartışmamızda bana empatiden bahsetmesiyle başladı bu. Biraz zor oldu ama öğretti bana bu harika yöntemi.
      Daha önceden bunu sinirlendiğim anda gözlerimi kapatarak yapıyordum haayl etmek ve düşünmek için ama artık geliştirdim sanırım kendimi, açıkken de yapabiliyorum :D   
      İşte bu meselede de bu yöntemi uyguladım. Ve ne oldu tahmin edin. Sakinleşemedim. Çünkü ''Şizofreni hastalığı hakkında size biraz bilgi vermek istiyoruz sizin için uygun mu acaba? Broşürlerimize de bakabilirsiniz.'' diyen öğrencileri ne ben yanımdan kovabilirim ne de en yakınımdan biri kovabilir. İlgilerini en çekmeyen bir konuda da olsa öğrencinin ilgisi varsa onu dinlerler. Sadece kısacık bir bilgi ya, Bizi dinler gibi bile yapabilirdi. Belli ki bilgisinin olmadığı bir konu, eğer bilseydi, herhangi bir zamanda genelde 15-30 yaş arası ansızın ortaya çıkabilen bir hastalık olduğu için ilgiyle dinlerdi. Ama biz insanoğlu sadece başımıza gelince öğreniyoruz. Keşke hep birlikte düzelsek ama nerdee! O yüzden sakinleşmek için çözümler üretmek kısa vadede sorun çözebiliyor.

      Vizelere gelirseeek, onları da geçirdik tabi bu yazı yazmadığım süreçte. Taha, orta derecede geçtiğini söylediği birinci vizelerini atlattı, gelsin ikinciler. Ödevlerle boğuşmakla meşguldü eve gitmeden önce , Ve hala meşgul bir şey değişmiyor. 
     

     Ve evet evlerimize gittik. Aslında niyetimiz erken dönmekti ama oluşmuş ve kalıplaşmış özlemden dolayı dönemedik. Burada ne kadar iyi olsak da lisede yatılı olmanın verdiği zorunluluktan dolayı her ne kadar uzakta olmaya alışmış olsak da, ailelerimizi özlüyoruz. Yüz yüze dertleşmek bile çok ayrı telefonda konuşmaktan. Evin rahatlığını söylemiyorum bile :D
     Bu sürede dizi olarak La Casa De Papel bitirdik. Evet çok övüldü. İstisnasız her yerde karşıma çıktı ,yorumları okumamak için direndik ve izledik. Güzeldi, çok güzeldi. 'Odaklanmam gerekiyor' demem gereken hiçbir yer olmadı ,çünkü zaten gözümü ayırmıyordum ekrandan. Dizinin içeriğini ,oyuncuları, karakterleri falan anlatmayacağım ,kimseyi bıktırmak istemiyoruum. İzleyin izlettirin, ben öyle yapıyorum. İzleyip beğenmeyenler de oldu fakat onlar, dizinin övüldüğü kadar olmadığını söyleyen kesim. 
    Şimdi de Desperate Housewifes dizisine başladım. Küçük bir kasabadaki olayları konu alan dizi, ilk bölümde kasabanın sakinlerinden bir kadının sır intiharını konu alıyor. Dizi, bu ölen kadının dilinden tanrısal bakış açısıyla anlatılıyor. Kasabadaki hayatı ve hayata bakış açıları birbirinden tamamen farklı olan 5 kadının yaşamı göz önüne seriliyor. Ve olaylar gittikçe gelişiyor. Daha 1. Sezonu yeni bitirdim. 2004-2012 tarihleri arasında çekilen diziyi şuan izlemek bana keyif verse de oldukça geç kaldım evet ,çünkü kendimi komedi sevmediğime ve sadece gerilim sevdiğime inandırmışım. Benliğini bu kadar yanlış tanımak imkansız olmalı ya, tanımıyormuşum ben net. Breaking bad izledikten sonra aile yaşantısını ayrıntılı işleyen dizileri de çok sevdiğimi anlamıştım ama bu diziyi seveceğimi düşünmemiştim açıkçası. Bir de Türkçe uyarlamasını izlemişken, az çok karakterleri ve olayları biliyorumdur düşüncesiyle bir türlü başlayamamıştım. Alakası yokmuş birbiriyle gerçekten.

Geç kalmışsın İrem! 

    İki diziye daha başladım ama onların ayrıntılı yazılarını daha sonra yazmak istiyorum. Yalnız sadece şunu söyleyeceğim: biz dizi senaryolarında, çekimlerde falan zirvelere ne zaman çıkmışız hiç haberim olmamış pes. 
Bu aralar olan planlarımızdan bahsedecek olursam da şöylee: 

    Taha yarın sabah İstanbul'a uçuyor Amerika vizesi almak için. Akşam uçağıyla da geri dönecek. Sonra tekrar ödevlere dalmaca sanırım.
    Bense bu aralar bomboş gibi bir şeyim yine.Nefes aldığımı hissediyorum. Bol bol yazı yazmayı ve KPSS çalışmayı planlıyorum umarım yapabilirim. Bomboşum dedim ama yarın sadece bir dersimin olması, saat 2'de olması ve sadece yarım saat sürmesine ne demeli? Bütün günümüzü almak için kurulmuş bir komplo gibi. Sonrasında kızlarla gezmelere çıkabiliriz belki hiiiç bilmiyorum. Şimdilik kaçıyorum.



Kendinize hep iyi bakın..
Hoşçakalıın 😉😉😉


Yaşanılası

  Allah der ki “Kimi benden çok seversen onu senden alırım”…. Ve ekler: “Onsuz yaşayamam” deme, seni onsuz da yaşatırım.   Ve mevsim geçer, ...