Yusuf... Staj yaptığım kliniğin gözbebeğiydi. Tek olduğum bir nöbetimde tanışmıştım onunla. Tek başıma oturduğum masaya gelip 'Sen çay almıyor musun?' dedi. Çünkü çekindiğimi hissetmişti. O akşam öyle böyle konuşmuştuk. Tanımıyorduk birbirimizi.
O akşam klinikteki bilgisayardan Barış Manço'dan Gülpembe şarkısını açmıştım. Şarkının ortalarında 'Benimle birlikte kalp nakli bekleyen bir amca da bu şarkıyı açıyordu hep, sabah bununla uyanıyorduk gece bununla uyuyorduk' dedi. 'Sonra o da öldü' dedi. O an cevap vermedim çünkü kliniğin nasıl gözbebeği olduğunu ve herkesin onu kardeşi gibi neden sevdiğini bilmiyordum. Nöbetin ertesi günü onun hakkında internette kısa bir araştırma yaptığımda gördüm kısacık hayatında nelerin üstesinden geldiğini. Onunla birlikte kalp bekleyen 5 kişinin vefat ettiğini ve onun bunların hepsine şahit olduğunu...
Kalp yetmezliğinden 2 kardeşini kaybettiğini, 16 yaşında kendisinde de aynı şikayetler baş gösterince hastane hastane gezip derdine çare aradığını, Çaresini bizim hastanemizde bulduğunu öğrendim.
Bizim hastaneye geldiğinde önce yoğun bakımda solunum cihazına bağlanmış. Solunum cihazının yetmediği zaman çalışmayan kalbi çıkarılıp yapay kalp yerleştirilmiş ve tam 2.5 yıl yapay kalple yaşamış. Sonrasında kader bu ki yine memleketi Gaziantep'ten 18 yaşında trafik kazasında vefat eden bir gencin kalbi Yusuf'a uyum sağlamış. 2015 Haziran ayında da yeni kalbine kavuşmuş Yusuf. Bu geçen zamanların neredeyse tümünde bizim hastanemizde bizim kliniğimizdeymiş.
Keşke keşke daha önceden tanışsaymışız dedirtti bize.
Çünkü kalp naklinin tam 3. Yılında 3 gün önce vefat etti Yusuf. YKS sınavına giderken kalp krizi geçirdiğini öğrendik sadece.
Geçtiğimiz Cuma günü buluşalım sohbet edelim demiştik arkadaş grubumuzla birlikte. Ama ben başka bir işim olduğundan dolayı Pazartesi buluşalım diyip iptal ettirmiştim planı.
Ama buluşamadık. O bizim aramızdan kaydı ve gitti.
Hala takip ediyor bloğumu. Hala yazılarımı okuduğuna inanmak istiyorum.
Hoşçakal Yusuf, seni tanıdığım için o kadar mutluyum ki