Ağaç Ev Sohbetleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Ağaç Ev Sohbetleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Ocak 2020 Cumartesi

Ağaç Ev Sohbetleri # 19

  Ağaç ev sohbetlerinin bir haftasına daha merhabaa 😊
   Bu haftanın konusu sevgili Kuyruksuz Kedi/ Manxcat' den gelmiş. Konunun fikri de sevgili Denize Bakan Ev' den gelmiş. Yazılarını ve altındaki yorumları mutlaka okuyuun. Hatta bu konu hakkında her yazan çok güzel yazmış hepsi okunmalı.
    Her hafta bir konuda bu kadar saygılı tartışabilmemiz bulunduğumuz yüzyılda biraz zor, ama biz bunu başarıyoruz. Yazmayanlar varsa hafta bitmeden yazsınlar lütfeen . Ne kadar çok fikir o kadar bakış açısı...
   Sorumuza geçelim.
 

Kadın ve erkek arasında cinsel bir yakınlık olmaksızın gerçek bir dostluk olabileceğine inanıyor musunuz? Olursa nasıl olur? Yakın mı, mesafeli mi? Eğlenceli mi, sıkıcı mı?



    Hani ağır dekolteli bir kıyafet giyen kadına cesur derler ya ( gram hazetmem bu konudan da) aynen onun gibi bazı kesimin cesur diyebileceği bir soru olmamış mı bu? Çok normal oysaki , hep de kendimi ve çevremdekileri gözlemleyerek sorguladığım bir durumdan bahsediliyor.

   Küçükken farklı düşünüyordum bu konuda, küçükken dediğim ilkokul 7. 8. Sınıftan bahsediyorum, bir olay yaşamıştım onu anlatıp hemen neden farklı düşündüğümü anlatayım.
 
   Özel bir okulda okuyordum. Bu yüzden sınıfımda ailesinin parasıyla hava atan, hedefi sadece herhangi bir bölümde okuyup babasının şirketinin başına geçmek olan, günlerini sadece birilerini tavlamak için harcayan bir çok kişi vardı. Küçük bir kısmı da gerçekten derslerine odaklananlardı. Benim en sevdiğim kısımdı bu ve ailemin o okula bazı şeylerden fedakarlık yaparak para verdiğinin ve beni kötü bir ortamdan uzaklaştırabilmek amacıyla oraya gönderdiklerinin farkındaydım. Bu sebeptendir de sadece o küçük azınlıkla arkadaştım. Çok da yakın olduğum bir erkek arkadaşım vardı bu azınlıktan. Çok yakınlık demek, soruları beraber çözmek, kantinde bir çay içmek , simit ayran ikilisine gömülmek falan. Akşamları da bazen mesajlaşıyorduk, naber kaç soru çözdün bugün tarzı falan işte, bazen de tabiki genel geçer o günkü duygularımız.

  Sonra bir gün veli toplantısı geldi çattı. Toplantıdan sonra annem beni çekti bir kenara, dedi ki sınıfınızdaki X' in annesi bugün benim gözümün içine baka baka çocuğunun sabahlara kadar biriyle mesajlaştığını ve bu durumdan hiç hoşnut olmadığını söyledi ve oğlu uyuduğu zaman telefonuna bakmış o kız tarafından gelen bir çok mesaj olduğunu görmüş oğlunun kendini derslerine vermesini istediğini ve böyle şeylerle vakit harcamaması gerektiği kanaatindeymiş, o sen misin dedi. Sabahlara kadar kısmına katılmasam da evet ben konuşuyorum bazen X'le , arkadaşım o benim dedim. Annem hayır konuşmayacaksın bir daha ve X'e de bu konudan bahsetmeyeceksin asla dedi. Ben annemle kavga ettim ve çocukluk aklımla da X' le arama büyük mesafe koyup, onun ne oldu neden benimle konuşmuyorsun artık sorularını cevapsız bıraktım.

   Gel zaman git zaman okul sonu oldu, yaz tatiline girdik. Bir gece X' ten sevgi sözcükleriyle dolu bir mesaj geldi. Bana karşı duyguları olduğunu söylüyordu. Telefonun karşısında kalakalmıştım. Arkadaşlarım da vardı yanımda onlar da korkmuştu hatta halimden öyle hatırlıyorum. Sebebi güvenimin çok büyük sarsılmış olmasıydı. O mesaja ne cevap verdim ne de bir daha X i gördüm. Bir de ben,biz arkadaşız anne bu kadar cani olma diye diye kavga etmiştim annemle.

   Demem o ki  o zamandan sonra üniversitenin ortalarına kadar bir kadınla bir erkeğin normalce arkadaşlıklarını sürdüremeyecekleri kanaatindeydim yani. Bir taraf düşünmese de diğer tarafın aklı cinsellik ya da aşk gibi duygularla kaplandığı an o arkadaşlığa verilen dağ gibi emek, içi bomboş bir çukura dönüşüyor.

   Lisede bu konunun değişmemesi de etrafımda kurulan ilişkilerin bir süreden sonra sevgililiğe dönüştüğünü birçok kez görmemden dolayıydı.
   Üniversitenin ortalarından sonra aramızdaki ilişki çok çok güzel gelişen erkek arkadaşlarım oldu. Aynen kız arkadaşlarımla konuştuğum gibi, karşımda bir erkek olduğunu değil sadece bir insan olduğunu düşünerek içimi açtığım, her türlü konudan çekinmeden konuşabildiğim bu arkadaşlarımdan çok memnundum,hala da öyleyim.

   Şimdi bu konuya çok farklı bakıyorum. Bu konu hakkında yazmış olduğunuz yazıların çoğuna katılıyorum doğal olarak. Dostluk temel olarak sevgi,saygı, güven ister. Bunlar tamı tamına olduğu sürece aradaki arkadaşlık farklı yönlere kaydırılmaya çalışılmaz kanımca.

   Yine de ülkemizde iki tarafın da aynı fikirlere sahip olmasının biraz zor olduğu fikrindeyim. Özellikle de iki tarafında ya da sadece bir tarafın partneri olmadığı sürece... Aynı fikirde olunduğundaysa ben çok eğlenceli olabileceğini düşünüyorum ama yine de erkek arkadaşlarımla, kız arkadaşlarımla olduğumdan daha çok eğleniyorum diyemem. İkisi de aynı yerde benim için.

   Aynı fikre sahip olup arkadaşlık kurabildiğimiz kişileri de tutup bırakmamalıyız. Çünkü güzeldir farklı fikirleri duymak, farklı bakış açılarından bakılabilen bir sohbete dahil olmak.

   Çok sevdim bu konuyu, hakkında yazı yazmaktan da çok keyif aldım. Blog ortamı buna ne kadar müsait, keşke her ortamda insanlar birbirine bu kadar saygılı olabilse diyorum bir de.

   Bir sonraki ağaç ev sohbetlerinde görüşmek üzere 💚



28 Aralık 2019 Cumartesi

Ağaç Ev Sohbetleri # 17 Lisede Aşk Meşk 💃

   Bu haftaki konuya haftanın sonunda merhaba demek suretiyle başlıyorum yazmaya 💙 Sosyal bilimsel gibi konuların yanında bazen böyle eğlenceli konuların da olması ağaç ev sohbetlerini daha bir eğlenceli kılıyor sanki, ne dersiniz?

LİSEDEKİ AŞK MEŞK OLAYLARI/LİSEDE SEVGİLİ YAPMAK HAKKINDA NE DÜŞÜNÜYORSUN? 
SENCE YAPILMALI MI?
 
   Bu konu hakkında yazılanlardan gördüklerimi okudum. Herkesin daha çok derslere önem verilmesi gerektiğini yazdığını gördüm genel olarak. 18 yaşımızda üstümüze öküzün oturduğu gibi oturan üniversite sınavından önceki 4 yılımızı düşününce herkesin böyle yazıp çizmesi çok normal diye düşünüyorum.
 
   Blogumun başından beri yazımı okuyanlar bilirler belki, ben bu blogu sevgilim Göktuğ ile açmıştım. Bazen önceki yıllarımıza dair bazen de özel olarak ilgi alanlarımıza dair yazılar paylaşırız demiştik. Çünkü ben tek başıma bu ortama girmeye cesaret edememiştim sanırım :D
 
   Sonra Göktuğ kendine ait sadece bir yazıdan sonra burayı bana bıraktı.
   Şimdi neden Göktuğ'dan bahsetti bu kız diyecek olursanız hemen cevap veriyim, biz lise 2'den beri yani 16 yaşımızdan beri birlikteyiz. Önümüzdeki ay yedinci yılımızı tamamlamış olacağız. Yani bu konu takdir edersiniz ki tamm da bizim hikayemize ön ayak olan mesele ile ilgili :D
 
   Aslında nereden başlayayım diye düşündüm bayağı ama şuradan başlayabilirim sanırım. Öncelikle liseden bu yana birlikte olmamızın ilk büyük sebebi sevgililikten öte çok yakın arkadaş olmamız. İlk günden bu yana en yakınım, sırdaşım, yanındayken hiç utanmadığım ve kendim olabildiğim tek insan olması..
 
  Lisede bu aşk meşk olaylarının başlayıp bitmesinin ve derslere zarar vermesinin en büyük sebebi de liselilerimizin sadece sevgilim olsun nolur çabası diye düşünüyorum. Ha bir de ayrılıktan sonra hayata küsme olayı var ergenliğin vermiş olduğu doğal tepkiler bunlar tabi.
   Birlikteyken aklın bir karış havada olmasının çok normal olduğu bir süreç lise dönemi. Ama her iki taraf da hedeflerini bilen insanlar olduğu sürece birbirlerine köstek olmaktan çok katkı sağlamaları kaçınılmaz. Tabi bu çok nadir denk gelebilir o yüzden herkesin yazısındaki ders meselesine katıldığımı anlatabilmişimdir umarım :)
   Göktuğ benim hayatıma girdiğinde ikimizin aileleri de ilişkimizi hoşgörüyle karşılayan ailelerden olmadılar. Buna o zamanlar ne kadar hak veremesek de büyüdükçe kendilerine göre haklı olduklarını anladık. İki aile de bizi kendilerine göre binbir zorlukla yatılı okula gönderdiler ve okumamız uğruna bizden ayrı kalmaya katlandılar. Kendi tecrübeleriyle de ders notlarımızın ve ders çalışma sürelerimizin dibi boylayacağını düşündüler. Fakat bizde öyle olmadı. Kendi adıma Göktuğ en yakın arkadaşım olarak gördüğümden itibaren şaha kalktım. Onu bulmadan önce kazandığım fen lisesini bırakıp ailemin yaşadığı ilçedeki liseye geçişime ramak kalmıştı. Birbirimize tutunup birbirimizin ailesi olduk biz zamanla. Yatılı okul bunu gerektiriyormuş, sonradan anladık. Yaklaşık 14-15 yaşında ailemizden ayrılıp para yönetimini, yemek saatimizi kendimiz ayarlamayı, dışarıdaki işlere kendi başımıza koşturmayı, bir çok insanla aynı odada aynı ortamlara bulunma zorundalığımızı öğrenmeye çalıştık. Hepsi çok ama çok zordu.

  Başımızdaki hocalarımızın çoğu başarı oranının insanın kişiliğinin güzelliğini temsil ettiğini belirtecek kadar ve başarılı olmazsanız burada sevilmezsiniz diyecek kadar ileri gittiğini gördüğümüzde hayat bizim için çok zor başlamıştı. Özellikle okuldaki ilk yılımı hala düşündüğümde mideme ağrılar giriyor.
 
   Yine uzunca yazmışım ama bu konu bizim için açılmış gibi hissettim.
   Sonuç olarak biz lisede birbirimizi bulabildiğimiz için çok şanslı hissediyoruz. Ama lise dönemimizden sonra hala beraber olan tek çiftin biz olduğumuzu söylemeliyim. Bir çift üniversiteye başladıkları an ayrıldılar, bir çift üniversitenin ikinci yılında ayrıldılar, bir çok çift de daha lise bitmeden yollarını ayırdılar. Bitirdikten sonra da kötü dönemler geçirdiler. Onlar şanslı değildi belki, belki de hayat şartları birbirlerine uymadıklarını gösterdi onlara bilmiyorum.
 
  Yukarıdaki paragraflardan birinde de dediğim gibi önemli olan sevgili olmak değil de en yakın arkadaş olabilmekti. O en yakın arkadaş özellikle yatılı okulda sizin aileniz olup her türlü zorluğa beraber göğüs gerebilmeyi öğretiyor.

  Yazımın sonunda sanırım lisede ilişki yaşamak kötüdür ya da çok iyidir diye bir sonuca varamadığımı farketmiş olmalısınız çünkü gerçekten bir fikrim yok.  Tek fikrim büyük sınavın olacağı son yılda aşk meşk olaylarına pek el atılmaması gerektiği.

  Ee benden bu kadar :D Daha da çok şey yazılır bu konuyla alakalı belki ama şimdilik aklıma gelen bunlardı. Umarım şuanda liseli olan arkadaşlarım çok güzel çok kaliteli bir lise hayatı geçirirler 💜
 
   Deep beni bu haftaki ağaç ev sohbetine davet ettiğin çokk teşekkür ediyorum sana. Bu güzel konuyu öne süren blogger arkadaşımız Barış Doğan'a da çok teşekkürler 😊
   Bir sonraki ağaç ev sohbetlerinde buluşmak üzere...

28 Ekim 2019 Pazartesi

AĞAÇ EV SOHBETLERİ 9

   Edischar ve Taha'nın başlattığı Ağaç ev sohbetlerine hepp katılmak istedim ama bir türlü vakit bulamadım sanırım. Şimdi geldim burdayım.
Bu aralar Deep (Sade ve Derin), İrem Can(Konumuz Kitap) ile birlikte yürütüyorlarmış bu sohbetleri.   
   Bu haftanın konusunu da Sessiz Gemi (Kavanozdaki Beyin) ile birlikte seçmişler. Konu bir acayip güzel, o zamansa başlıyorum 😄

Rüya görüyor musunuz? Görüyorsanız, ne tür rüyalar görürsünüz? Rüyalarınızı hatırlıyor musunuz? Sürekli olarak gördüğünüz rüyalar var mı?
 
 Rüya görüyorum tabikiii. Ya ama benim rüyalarım hep korku dolu hep endişeli rüyalar. Rüyamda ağladığım da ağlayarak yada birine sitem ederek uyandığım da çoktur hatta. Daha üç gün önce oldu bu. Rüyamda annemle tartışıyordum. Bir çok kez karşılıklı bağırıştık rüyamda ama sonuncusunda sesli şekilde dile getirdim, aynı anda da uyandım zaten. Ne dediğimi ya da niye bağırdığımı sorma blog hatırlamıyorum :D Benim hep kendime zarar veren çok düşünen yapımdan böyle kötü rüyalar çıkıyor olsa gerek.
   Çok gerçekten çok üzüldüğüm rüyaları hep hatırlarım. 'Belki de daha çok üzüldüğün rüyalar gördün ama  hatırlamıyorsun' diyecek olabilirsin çok haklısın. Kendimle çeliştim ama silmeyeceğim cümlemi içimden öyle geldi :D
   Mesela küçükken çok iyi hatırladığım iki rüyam var, hemen birini olabildiğince kısa şekilde anlatıyım.
   5-6 yaşlarındayım, pazara gitmişiz annem ve yengemle beraber. O ikisi tezgahta bir şeyler bakınırken ben de kendi etrafımda dönüyorum. Annem sürekli "dönme kızım düşeceksin bak kapacaklar seni diyor" :D
Ben dinlemiyorum tabi devam dönmeye. Bir anda kendimi pazardaki süpürge satan teyzenin kucağında buluyorum. Bana " Ay sen ne güzel kızmışsın gel beni seni evime götüriyim benim kızım ol " diyor o arada da kollarımdan tutuyor beni, yüzümü seviyor falan. Etrafa bakınıyorum, anneme sesleniyorum ama göremiyorum. Sonra annemin eşarbını tanır tanımaz hemen teyzenin elinden kurtulup anneme koşuyorum. "Anne beni kapmaya çalıştılar" diye ağlıyorum sarılıyorum. Annem de sadece " Ben sana dönme demedim mi al işte " diyor. Cevaba bakın :D
    Ve ben bu rüyanın 14-15 yaşıma kadar gerçek olduğunu sanıyordum. Yani gerçekten böyle bir olayı yaşamışım gibi. Bir gün tesadüfen anneme anlatmıştım. Annem de "hayır bu anlattıklarının hiçbiri olmadı sen rüya görmüşsün" demişti. Ben şok :D
   Hep böyle gerçekçi rüyalar görmekten çok bunalıyorum vallahi.
   Ben de gökyüzünde uçtuğumu göreyim mesela, Deep gibi suya dalayım dimi :D Olmuyor çoğu zaman...
   Sürekli değil ama 3 -4 defa gördüğüm bir rüyamda da hep kuzenimi bir yılandan korumaya çalışırken yılan her defasında beni sokuyordu. Aşşırı acı vericiydi blog rüya olsa bile o zehri vücudumda hissetmiştim işte birkaç defa.
   Ayy çok uzattım bu konuyu ama çok sevdim ne yapayım, kendi kendime gülerek yazdım yazının tamamını.
  Yine bir ağaç evde buluşup sohbet etmek için görüşmek üzereee, katıldım gitti 😍


Yaşanılası

  Allah der ki “Kimi benden çok seversen onu senden alırım”…. Ve ekler: “Onsuz yaşayamam” deme, seni onsuz da yaşatırım.   Ve mevsim geçer, ...