Allah der ki “Kimi benden çok seversen onu senden alırım”….
Ve ekler: “Onsuz yaşayamam” deme, seni onsuz da yaşatırım.Ve mevsim geçer,
gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar,
canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.
Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur……
“Düşmem” dersin düşersin, “Şaşmam” dersin şaşarsın.
En garibi de budur ya “Öldüm” der, yine de yaşarsın.
MEVLANA
,
Bir dizi sahnesinde yeniden karşıma çıktı bu dizeler, gözlerim doldu. Hayatın bu deli değişkenliği sizi de korkutmuyor mu? Her şeye ama her şeye alışıyoruz. En onsuz yaşayamam dediğimiz, bu olmadan asla yapamam diye haykırdığımız ne varsa günü gelip çatınca gerek istediğimiz için gerek çevre şartlarından mütevellit yaşıyoruz yapıyoruz bir şekilde. Hem alışkanlık edinmeye deli gibi karşıyız, çok zor diyoruz her şeye. Ama türlü türlü hedefler koyup onlara ulaşmaya çalışırken kendimizden deli gibi ödün veriyoruz. Az önce, çok değil beş dakika üzerine düşündüm ve oturdum yazmaya.
Gün olur devran döner diyoruz ya, yeni gün hep doğuyor ve devranı döndürmek çoğunlukla bizim elimizde sanki. Katlanmak istemediğimiz insanları hayatımızdan çıkarmak, mutlu olmadığımız işimizi bir kalemde silip atmak, huzursuz olduğumuz yerden bir çırpıda uzaklaşmak misali. Misal diyorum çünkü her zaman işler o kadar kolay değil İremcim. Evet biliyorum, hepsini her şeyi günlük hayatlarımızda yaşıyoruz, fakat böyle şeylerin bir zamanı olduğuna yürekten inanıyorum. Olması gereken zaman değil bizim yaratacağımız zaman, benim bahsettiğim.
Geçtiğimiz seneye kadar beş yıllık bir arkadaşım vardı. Deli gibi iyi anlaşıyoruz çılgınlar gibi birbirimize yazıp günümüzü değerlendiriyoruz. Gülmekten, hüzünlenmekten, dertleşmekten en keyif aldığım dört kişilik arkadaş grubumun üyesi kendisi. Diğer iki arkadaşım ve bana yönelik yaptığı bir hata üzerinde konuşup hallettikten bir sene sonra, buraya İzmir'e atandığında ikinci defa aynı hatayı bana yapınca bir dur dedim kendime ve sorgulamaya başladım. Mutlu musun? Yoruluyor musun? Kendinden ödün veriyor musun? Sürekli affetmek zorunda hissediyor musun? Çocukluktan yetişkinliğe geçemediğini hissettiğin birini sen mi bu yola adım attırmaya çalışıyorsun? Bir kere daha alttan alsan her şey güllük gülistanlık olacak mı ya da sen aynı kişi olacak mısın? Tümüne cevabım olumsuz. O zaman niye duruyorsun ayır yolları. Son bir konuşma.. Karşında konuşmaya çözmeye hiç yeltenmeyen, sen olsan da olmasan da benim için farketmez bakışı atan ve bunu ölümüne belirten beden dilini kullanan insanla yürüyemezsin. Peki deyip uzaklaştım ve bitti. Şu durumda karşı tarafı dinlemeyen birine ben haklıyım demek uygun düşmez ama zaten burada haklılık konuşması yapmadım. Haksız olan ya da haklı hisseden herhangi biri, rahatsız olduğu bir kişiden eğer yapabiliyorsa hemen uzaklaşmalı. Hayat veya insanlar zaten yeterince anlaşılması zor ve çetrefilli değil mi? Neden hoşnut olduğumuz kişilerle ya da kendimizi rahat hissettiğimiz ortanlarda olmak yerine uçsuz bucaksız bir huzursuzluğun içinde sürüklenelim? Belki üç sene önce olsa bu uzaklaşmanın çeyreğini yapmaya cesaretim dahi olmayacağını biliyorum, ama bir yıl önce bu işi tamamlayabildim ve hayatımdan birini sildim. Sonrasında gelen o iç rahatlaması, bir oh çekme. Ondan sonrasında da hayatımdan birini silmekten, istemediğim bir ortamdan çekip gitmekten hiç korkmadım. Neden diye sorulduğunda istemiyorum dedim hep, bir sebep belirtmem gerekmediği zamanlarda. Böyle hayat daha yaşanılası.