Polisiyesever olarak yine iki Ahmet Ümit eseri ile kendimi burada buldum. Bana ayrı bir haz veriyor Ahmet Ümit'in dili nedendir hiiç bilmiyorum ama iki kitabı da bir çırpıda bitirdiğimi çok iyi biliyorum. Otobüste midesi bulanan biri olarak iki kitabı da otobüslerde bitirdim valla. İlk kitap ile başlıyorum hemen😄
Kırlangıç Çığlığı- Ahmet Ümit
''Vicdanını yitirmiş bir dünyadan başka nedir ki cehennem?'' cümlesi ile başlıyor Ahmet Ümit'in bu son çıkan kitabı. Bu cümle tam olarak kitabın içeriğini ve hissettirdiği duyguları tanımlıyor gerçekten. Kitap yine Nevzat Başkomiser ve ekibinin bir cinayet haberi alıp olay yerine ulaşması ile başlıyor. Fakat bu seferki ceset ,katilin vermek istediği mesajlarla süslü. Çocukların oyun alanındaki kum havuzunda bulunan cesedin gözleri kırmızı kadife bir göz bağı ile bağlanmış, sağ kulağının yarısı alınmış ve ensesinden girip ağzından çıkan tek kurşunla öldürülmüş. Bir de bu kadar ilginç cinayetin üzerine Nevzat Başkomiser öldürülen adamı tanıdığını, yıllar önce ölen kızını taciz eden bir adam olduğunu söylüyor. Sonrasında olaylar tamamen sarpa sarıyor.
Bu kitabı okurken insan olarak türümden bir kere daha iğrendiğimi söylemek istiyorum. Bu dünya nasıl iyi bir hale gelir gerçekten bilmiyorum. Sen, ben, biz iyi olunca hiçbir şey değişmiyor, dışarıda hala bin bir türlü kötülük kol geziyor.
Bu kitapla ilgili söyeleyecek bir ton şeyim var ama söyleyemiyorum.
Okumanızı çook tavsiye ederim.
Beyoğlu'nun En Güzel Abisi - Ahmet Ümit
''Aşk, yaşamı; cinayet, ölümü sıradanlıktan kurtarır.''. Yazarın Tarlabaşı'nı çok güzel anlattığı ve eski halini çok özlediğini sürekli dile getirdiği bu kitap da bu bölgede bulunan bıçaklanmış bir ceset ile başlıyor, Engin Akça. Engin' den sonraki cinayetlerle de çıkmaza itiyor. Roman boyunca bir mafya grubunun yalanları, aşkları, cinayetleri, acımasızlıklıkları, intikamları arasında yuvarlanıyoruz. Evet, bu kitapta gerçekten aşk ve ölümü bir arada okuyoruz. Cinayetlerin arasına sıkışmış aşklar mı yoksa aşkların arasına sıkıştırılmış cinayetler mi ? Karar vermek imkansız.Kurulan örgütler, hayatın tokadını yemiş sokak çocukları, pavyon sanatçıları...Hepsinden bir nebze eklemiş yazar. Bu arada Nevzat Başkomiser'e neden Beyoğlu'nun en güzel abisi sıfatı verildiğinin anlatıldığı kısım en güzel kısmıydı kitabın. O sayfalardaki duygu bana fazlası ile geçti.
Ortaya güzel bir roman çıkmış fakat ne yazık ki katili önceden tahmin ettiğim için Kırlangıç Çığlığı gibi hevesle okumadım bu kitabını.
Bu aralar stajımda boğulduğum ve boğulacağım için yeni bir kitaba başlayamadım. Ama en yakın zamanda yeni bir kitap önerisinde buluşmak üzere hoşçakalıın💛
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder