Vücudumun sadece bana ait olmadığını düşünüyorum her zaman. Ne yaşarken ne de öldükten sonra paylaşılamayacak hiçbir parçamız olmadığını düşünüyorum. Zihnen ve bedenen , yardıma muhtaç ve çözümünün insanların vücudundan başka bir yerde olmayanlara yardım etmemiz kanaatindeyim. Bu yüzden etrafımdaki herkese kök hücre ve kan bağışını anlatmaya çalışıyorum ve erişebildiğim yere kadar ulaşmak istiyorum. Yetemiyorum ama yetmek geliyor içimden. Ben de bu kök hücre bağışını daha yeni öğrendiğim ve bilgilendiğim için o kadar pişmanım ki. 18 yaşıma girdiğim an bağışlasaydım ve donör olsaydım belki de 4 sene içinde birinin hayatını kurtarabilirdim. Belki de o kişi ben daha donör olmadığım için sonsuz umuduna rağmen hayatını kaybetti. Bu ve bunun türevlerini düşündükçe her şeyimi vermek geliyor içimden.
Whatsapp gruplarına ihtiyacı olan hastaların bilgilerini atıyor arkadaşlarım bazen. Hamileliğinde kanser olduğunu öğrenmiş ve yeni doğum yapmış bir anne, 7 yaşında bir kız çocuğu, yoğun bakımda yaşam mücadelesi veren bir bebek, 22 yaşında lösemi yüzünden işitme, konuşma, hareket etme fonksiyonlarını kaybetmiş genç bir erkek ve daha niceleri… Hepsi çare aramaktan, dua etmekten ,ağlamaktan bitap düşmüş insanlar ve tek çareleri bizim vereceğimiz kök hücrelerimiz. Aileler, çocuklarının gözlerinin içine bakıp ‘seni kurtaracağım’ diyemiyor çünkü onların elinde olmayan bir şey bizim kararımız. Çok ama çok düşük bir kök hücre eşleşme ihtimali için umut veremiyorlar masumca bakan gözlerine ne yazık ki.
18-50 yaş aralığında olanlar, kronik hastalığı veya herhangi bir bulaşıcı hastalığı olmayanlar sadece 3 küçük tüp kan veriyoruz donör adayı olmak için. Verdiğimiz kanın içinden küçük bir miktar alıp kök hücrelerimizden DNA’mıza bakıyorlar ve herhangi bir eşleşme olması için sistemlerindeki kök hücre havuzuna koyuyorlar. Dünya’da alınan tüm kök hücre örnekleri bu havuza alınıyor. Bizim DNA’mız ile uyuşan DNA’daki biri ile eşleştiğimizde bize haber veriyorlar ve hala bağış yapmak isteyip istemediğimizi soruyorlar. Hala kabul ettiğimiz takdirde bağıştan en az 30 gün önce bir hastanede tüm sağlık kontrollerimizi yapıyorlar. Kök hücre bağışının bilinen iki yolu var. Birincisi periferal kök hücre toplama yöntemi diğeri de kemk iliğinden kök hücre toplama yöntemi. Genelde tercih edilen yöntem birinci yöntem oluyor.Bu yöntemde bağış yapmaya uygunsak zamanı geldiğinde 4 gün boyunca sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa bir aşıya tabi tutuluyoruz. Bu aşı kök hücrelerimizi toplayabilmeleri için onların kanımızda artmasını sağlıyor. 5. Günün sabahında olan aşıdan belli bir saat sonra aynı gün kök hücre toplama işlemine geçiliyor. İki kola da damar yolu açıldıktan sonra bir koldan kanınız alınmaya başlanıyor ve bir makineden geçiyor. Bu makine çoğalmış olan kök hücrelerimizi toplayıp kök hücresiz kanımızı diğer kolumuzdan bize geri veriyor. Yani bir kan kaybı bile yaşanmamış oluyor bu sayede. Bu yaklaşık 4 saat süren bir işlem oluyor. Diğer bir yöntem olan kemik iliği yönteminde de aşılama olayı bulunmuyor ve genel anestezi altında kalça bölgesinden bir seferde çok sayıda kök hücre toplanmış oluyor. Bu iki yöntemin seçimi genelde bağışçı adayına bırakılıyor. Her iki uygulamanın sonunda tekrar ayrıntılı sağlık kontrolünden geçirildikten sonra bir sorun olmaması durumunda normal hayata devam ediliyor. Bağış yapıldığı tarihten itibaren bir yıl boyunca kök hücre örneğiniz veri tabanında inaktif halde oluyor. Bir yılın sonunda herhangi bir beyanınız yoksa tekrar aktif hale geliyor ve eşleşme için veri tabanında yerini alıyor. Bağıştan sonra da vücut yaklaşık 3 ay içinde eski kök hücre sayısına ulaşmış oluyor.
Bu iki yöntem de bazı illerde bulunan aferez merkezlerinde gerçekleştiriliyor. Bu aferez merkezleri şehrinizin dışında bir yerde bulunuyor ise merkeze yakın bir yerde siz ve bir refakatçınız olmak üzere konaklamanız ,yeme içmeniz ve merkeze ulaşımınızın bütün ücretleri size atanan görevliler tarafından karşılanıyor. Çalışıyorsanız da bu süre için Sağlık Bakanlığı onaylı olarak işyerinizden izin alınıyor.
Bu kadar kolay ve bağışçıyı her zaman koruyan bu sistem içinde bağışçının uyarılması gereken en önemli nokta eşleşmeden sonra vazgeçmesi ihtimalidir. Eşleşme olduktan sonra bağış yapmaktan vazgeçtiğimizde hastanın ölümünü büyük ölçüde hızlandırmış oluyoruz. Çünkü bağışçı ile eşleştiği takdirde hastanın kendi kök hücrelerini hastanın vücudundan arındırma işlemine girişiyorlar ki gelen bağışçının kök hücrelerini vücuda aktarabilsinler. Vazgeçtiğimizde de hastanın vücudu savunmasız hale geldiği için onu toparlamak için büyük çaba sarfetmeleri gerekiyor çoğu zaman da başarısızlıkla sonuçlanabiliyor. Bu durumda kurtarmak şöyle dursun, bir darbe de biz vurmuş oluyoruz.
Bu yüzden kök hücre bağışçı adayı olmak için kararlıysanız lütfen ama lütfen yapılacak tüm işlemleri çok iyi araştırın, isterseniz kızılay merkezlerinden bilgi alın veya sitesinden okuyun.
Sağlıklı olan kişiler isek lütfen hayat kurtarmak için, küçücük bir hayata dokunmak için bağış yapalım.
Çok çok çok küçük olan eşleşme olasılığını el birliğiyle yükseltelim.
Ve bağışçı adayı olduktan sonra ne olur vazgeçmeyelim❤
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder