Aslında yazmak ve yoğunlaşmak istediğim konular vardı ama Taha yı bekledim açıkçası. Çünkü bir kitabı daha yeni bitirdi, onun inceleme yazısı yazmasını bekliyordum fakat bir türlü yazamayınca benim yazı fikirleri de öylece kaldı.
Ben de bloğa yazmadığım zamanda neler yaptığımı hayatımızda neler olduğunu anlatayım dedim.
Bu aralar yoğun değilim aslında (Daha yoğunları da oldu :)). Sadece geçen hafta bir sınavıma girip sonrasında evime gittim. 1 hafta evde kalıp döndüm. Döndükten 2 gün sonra bir sınavım daha vardı. Aslında eve gitmek için biletimi alırken aklımda 4 gün kalıp dönmek vardı . Çünkü evde sınava çalışamıyorum. Nedenini hiç bilmiyorum, aslında seçemiyorum diyelim. Belki de alışkanlık , yani bana en makul sebep bu geliyor. Sadece 14 yaşıma kadar o evde sınavlarıma çalıştım. Şimdi geriye dönüp bakınca ilk 7 yılımı orda çalışarak , son 7 yılımı da yurtta çalışarak geçirmişim. Yani evde çalışamamam ,kendimi verememem ve dikkatimin dağılması normal dimi? 7 yıldır ben eve sadece ailemi görmek, onlarla vakitt geçirmek ve dinlenmek için gidiyorum sonuçta. Annemle babamla sohbet etmek varken niye odama sıkışıp ders çalışayım dimi ama :D
Her neyse, 4 gün kalacakken annemden bir telefon gelince biraz daha fazla kalmaya karar verdim. Çünkü sesi inceldi 4 gün kalıp döneceğimi öğrenince. Çünkü ikimiz için yaptığı planı bozulmuştu. 8 mart için düzenlenen bir eğlenceye benimle katılmak istemiş sadece , bu yüzdendi sesinin incelmesi. Ama yine de bana belli etmemeye çalıştı. Annelik herhalde bu. "Ben üzüldüm ama o üzülmesin çünkü uzakta" düşüncesi sanırım. Telefonu kapattıktan sonra ben de daldım bir yerlere, gözlerim ıslandı. Sonra Taha anladı sesimden bir şeyler olduğunu çünkü benimki de incelmiş :D. "Bu kadar üzülmene kafana takmana hiç gerek yok git sen istediğin sürece orda da çalışırsın" deyince tabi benim ancak birinin cesaret vermesiyle ateşlenen cesaretim olduğu için gittim. Çalışmadan döndüm. 2 gün çalışmayla girdim dersin ilk vizesine. İyi geçti ama iyi sonuç gelmeyeceğinden eminim. Çünkü eve gitmeden önce girdiğim sınav da iyi geçmişti ve sonuç beklediğim gibi gelmedi.
Çünkü ben 'sadece sözel' olan derslerin sınavlarını yapamıyorum. Bana Latince hastalık isimleri sorsunlar, bu hastalıkların özelliklerini birbirleri arasındaki farkları sorsunlar, bu belirtilerdeki tedavi planın nasıl olur desinler, şu belirtiler görüldüğünde hangi hastalığı düşünürsün desinler falan. İşte bu türlerde çalıştıklarımın karşılığını alabiliyorum ama diğerlerinde değil maalesef.
Evdeyken gittiğim kadınlar günü için düzenlenen eğlence gayet güzeldi. Önemli olan annemle teyzemlerle kuzenimle geçirdiğim vakit olmasıydı tabiki. Sadece sanırım ben içki içilen kalabalık ortamlarda kendimi rahat hissetmiyorum, bunu bir kere daha fark ettim. Herkes özgürdür, istediği şeyi içebilir, etrafına zarar vermediği sürece tabiki. Sadece benim alışık olmadığından kaynaklanıyor sanırım ama bunu aşmalıyım, daha bir çok ortama zorunlu olarak girmem gerekecek hayatım boyunca ve diken üstünde olmamam gerekiyor bu basit ayrıntı yüzünden.
Filme gelecek olursak, bizce çok güzeldi. Film boyunca sürekli kahakahalarla güldük de diyemem ama hep bir gülümseme vardı yüzümüzde. Senaryo biraz daha iyi olsaydı çok daha güzel bir film çıkacakmış ortaya sanki. Hızlı sahne geçişleriyle ve yaratıcı göndermeleriyle yapılan şakalar, filmi içeriğine rağmen sıkmadan izlettirmeyi başarıyor.Zaten Ahmet Kural'ı da Murat Cemcir'i de çok seviyoruz. İkisi de aslında basit olan ve sonunu tahmin edebildiğimiz sahneleri samimiyetleriyle, oyunculuklarıyla öyle taçlandırmışlar ki hiç sıkılmadık. Birbirlerine uyan kimyalarına diyecek söz yok gerçekten.
Filmde Saadet Işıl Aksoy da eğlenceli rolüyle çok güzel bi oyunculuğa imza atmış bence. Komedi dalında ilk defa oynamış ve iyi bir iş çıkarmış diye düşünüyorum.
Fakat bunların üstüne bizim izlediğimiz komedi filmlerinin çoğunda olan ve oynadığı bütün filmlere renk katan Cengiz Bozkurt'u yine büyük bir keyifle izlediğimizi söylemeden geçemem. Filmin sonunda değerlendirme yaparken ikimizin de ilk söylediği şey: " Yine güzel bir komedi ve yine Cengiz Bozkurt! '' .
Filmde Ahmet Kural'ın söylediği bir söz ikimizin de dikkatini çok çekti:
" Aslında herkes ilk görüşte aşık olur sadece bazıları bunu geç fark eder."
İlk görüşte aşka inanmayan bir çift olarak ikimiz de birbirimize dönüp 'Acaba mı? ' dedik.
Son olarak filmin iyi yanları ve kötü yanları olsa da stresli bir haftanın üstüne 110 dakika sizi hayattan biraz olsun koparıp güldürecek ve deşarj olmanızı sağlayacak bir film. Fakat yine de bir 'Düğün Dernek' değildi söylemeliyim
Yani gülmekten öldürdü diyemem.
Öldürmedi, güldürdü demeliyim
Hoşçakalıın, kendinize iyi davranıın..
Blog tasarımı çok hoş olmuş! Daha fazla günlük tarzında yazı gelmeli.Kitap incelemesini de bekliyorummm.Sizi okumak git gide keyifli oluyor :)
YanıtlaSil*Sinema biletinin 14tl olması yine iyiymiş.Burada aşırı normal bir salon için 17 tl ödüyoruz :(*
Ah o tasarım... Beğenmene çok sevindim. Taha, vakti olmasını ve ilham gelmesini bekliyor inceleme yazısı için :D
SilGünlük tarzı için emin değildim, o yüzden iyi geldi yorumuun.
* Bileti ödedikten sonra Taha da aynısını dedi biliyor musun :)