Öncelikle çocukluğumdan beri pilot veya atom mühendisi olmak istemiştim. Ancak zamanla bu meslekler hakkında beni iten bazı nedenler oldu. Daha sonra 5 yaşımdan beri başından kalkmadığım bu cihazın mühendisi olmak çok ilgimi çekti. Açıkçası bu yüzden de birçok bölüm arkadaşım gibi özel bir hazırlık/araştırma yaparak çalışmadım bölümüme..
Tabi nedir ne iş yapar bu Bilgisayar Mühendisleri soruma yanıtlar aradım. Sorumun yanıtı kesin olarak şu:
Bir bilgisayar mühendisi temel olarak yöneticidir. Alt kademede çalışanlar ile üst kademedeki yöneticilerin arasındaki köprü yani bir nevi SORUN ÇÖZME mekanizmasıdır. Ayrıca mühendis demek zaten sorunlara çözüm bulmak demektir.
Peki bu konuda kendimce nasıl hazırlandım ?
Ben de sevgilim gibi Bandırma Fen Lisesi mezunuyum. Okulumda hiçbir zaman üst sıralara oynayan iddialı bir öğrenci olmadım. Samimiyetle söylüyorum ki ilk 2 yılımda ailemin çabalarına rağmen dershane kapısından geçmemişimdir. Neden ? Çünkü, hislerime göre, ailemden 19 saat otobüs yolu uzakta, şartların askeri düzeyden bir tık üstte bir okulda okumak sanırım ağır geldi bana. Bu yüzden tepkimi böyle vermiş olabilirim diye düşünüyorum şimdilerde. Ben buna şimdi böyle diyorum ama o dönem herkesin de tahmin edebileceği gibi "tembel" oldum 😝 Dediğim gibi ilk 2 yıl ekstra bir şey yapmadım ama bu sizi yanıltmasın, "ekstra" dedim, çünkü günde en az 3 ders saati zorunlu gece etütlerimiz vardı 19.00 ile 22.30 arası. Bu saatlerin çoğunda geyik yapıyorduk ama illaki ödevdi, denemeydi derken yaşıtlarımızın üstünde bir tempomuz vardı. Her gece bu etütler bizi çok yıldırsa da ders açısından katkısı oldu.
İkinci yılımın sonunda meslek kararım oturdu ve açıkçası biraz tembel havasından kurtulma kararı aldım. Maalesef ki ikinci sınıfımın yazı da arkadaşlarıma nazaran BOŞ geçti.
Üçüncü yılımın başlangıcında insanların benden bir adım önde olduğunu görmek zoruma gitti ve en doğru tabirle kasmaya başladım derslerimde. Sonuçta üstlere gelemesem de orta sıralara yükseldim. Bu sırada neler çalıştığıma kısaca değinecek olursam: Ailem sayesinde küçük yaştan itibaren kitaplarla aram çok iyiydi bundan dolayı hiçbir çekincem yoktu herkesi zorlayan paragraflardan, dolayısıyla Türkçeden. Matematik konusunda okulumdaki bazı insanlar kadar olmasa da özel bir ilgi ve yeteneğim vardı, bence çünkü 1 saat Türkçe dersi almaktansa 20 saat matematiği tercih ediyordum. Sosyal bilgiler kısmında ise Felsefe daima güven kapım oldu. Sanırım bu da çok kitap okumamla alakalı(çok da emin olmamakla birlikte). Bunun yanında Tarih sorularının paragraf sorusu gibi olması ve Coğrafyanın ( en azından benim dönemimde) yoruma açık soruları olmasından dolayı sosyalim vasat üstü bir dereceydi. Ve bence tüm Türk Gençliği 'nin en korkulu rüyası Fen Bilgisi kısmı benim için de işkence idi. Bayıldığım Fizik dersinde o kadar sorgulama yapıyordum ki derslerden uzaklaşıyordum adeta. Çünkü bize verilen sürede ancak şunu yapmamız gerekiyordu: Sorgulama ezberle! Cidden bence bu ders öğrenme stiline dayalı olduğu için kaldırılmalı lise düzeyi müfredatından. Ne kadar bayılarak dinlesem de sorular da çözsem, ortalamam Türkiye ortalamasında 2 net falan yüksekti sanırım.. Kimya derseniz eğer tamamen ezbere dayalıydı, bence özellikle son sınıfın konusu: Organik Kimya. Çünkü aklımda bir tane bile bilgi kalmadı o ders ile alakalı. Sadece çok sevdiğim öğretmenim Candan hoca' yı hiç unutmadım 😊 En özel başlığı Biyoloji 'ye açmak istedim. Özel, çünkü Irem adında güzel bir kız arkadaşım tarafından resmen EGITILDIM bu ders konusunda.. Kendisi bana dersi sevdirdi ve bunaltıcı EZBER seviyesinden mantığa dönüştürdü, daha doğrusu kafamda canlandırmamı sağladı. Ancak sorarsanız asla ve asla sevmedim Biyoloji dersini.
Gelelim son yılıma. Son yaz dönemimde haftada 2-3 deneme yaparak geçirmişimdir , yalan yok çok çalışmadım. Düsünsenize yurt hayatı bitmiş sıcak yaz gününde evinizde buz gibi odada oyun oynamak var gündüzleri,akşamları da arkadaşlarla basketbol oynamak. Doğruya doğru benim gibi öğrenciler daima eğlenceyi seçerdi ki ben de seçtim. Ailelerin psikolojik baskısına ayrı bir yazı açmak daha uygun, ancak size bu konuda çok önemli
bir tavsiye vermek istiyorum: Kim ne derse desin ne yorum yaparsa yapsın, siz eğer bu önemli yıllarınız sonucunda kazandığınız yeri sevebiliyorsanız hiçbir yorum önemli olmayacak. Size takmayın diyemem çünkü o dönemde takmayın diyen biri çok absürt bir şey söylemiş olur. Bu yüzden daha çok takmamış gibi görünüp bekledim ben diyelim.
Son yılıma sağlam çalıştım gerçekten kendi düzeyimde. Okulda daha çok vakit geçirdim, internet kafede diğer yıllara nazaran daha az vakit geçirdim ve dershaneme daha sık uğradım ( "Uğramak" gerçekten doğru bir kelime oldu benim hayatım adına). Bunun sonucunda bence kilit nokta soru çözmekten daha çok aşırı sayıda deneme
sınavı yapmam. Bu taktiği tüm yakınımdaki öğrencilere iletiyorum çünkü cidden bunun sayesinde hiçbir heyecan belirtisi göstermedim sınavlarımda ve özellikle 2 kez arabamız arızalanmasına rağmen sınav yolunda ( Bunu da başka bir yazı konusu yapalım).
Üzücü bir yıl aslında benim için son sınıf. Çünkü garip bir zamanda, mezuniyetime yakin, apandist ameliyatı geçirdim acil bir operasyonla, bir gün içinde. Bundan dolayı devamsızlık problemleri yaşayıp mezuniyet çekimlerimi
kaçirdim. Tabi bunlar şu an biraz daha küçük görünse de o an psikolojik olarak çok etkileniyorsunuz. Ders bazında da çok büyük zararı oldu bana bu rahatsızlığımın. Arkadaşlarım son aylarda dershaneden çıkmazken ben (okulum sağ olsun! ) daima okulumda kapalı kaldım. Burada da en güzel övgüleri güzeller güzeli Irem hanım 'a iletiyorum çünkü defalarca kez benimle kalıp hem odağımı topladı hem de eksiklerime destek oldu(ALKIŞ). Lise hayatim kısaca böyle geçti, gerek mesleğim gerek lise hayatımla ilgili olayları,detayları gelecek yazılarımızla paylaşmak istiyoruz
Şimdilik görüşmek üzere o zaman
Hoşça kalın ve kendinize iyi davranın
💙
Başarılar
YanıtlaSilÇok teşekkürler :)
YanıtlaSil